10 Mart 2008 Pazartesi

MATRİX aslında nedir?

Film mi? Hayır. Gerçek mi? Hayır.

Matrix, kırk yıl önceki bir ABD operasyonunun adıdır. 1962 yılında dünya nüfusu dört milyar civarındaydı. Bu sayının yüzyıl sonunda altı milyarı bulacağı çoktan hesaplanmıştı. Hac görüntülerine bir bakın, orada yaklaşık üç milyon kişi görünmektedir. Şimdi görüntüyü ikibinle(!) çarpın. Bu kadar insanın yiyeceğini, içeceğini, bokunu, püsürünü dünyanın kaldırmayacağı apaçık ortadadır.

Durumun vehametini kavrayan bir gizli bilimadamları örgütü kendi kendine çoğalabilen nano-makineler yaptı. Bu çok küçük makineler, çok kısa bir sürede insan beynine yerleşiyor ve beynin dijital bir benzerini çıkarıyordu. Böylece gece uyuyup, sabah dünyanın dijital bir benzerine uyanıyor, bunun farkında olmuyordunuz. Milyarlarca insan bir haftada dijital dünyaya postalandı ve gerçek dünyadaki bedenleri ortadan kaldırıldı. (gübre, sabun vs. oldu)

Bir tuhaflık hissedenler 68’de uyuşturucularla çıkış aradılar, tabi bunun hiçbir faydası yoktu. Yüzyıl sonunda insanlar yine boşluk hissiyle muzdariptiler. Gerçek dünyadaki mutlu azınlık, biz vücutsuzları(!) hem eğlendirmek, hem de bize yalancı bir çıkış sunmak için Matrix filmini piyasaya sürerek, suçu robotlara yıktılar.

Gerçek dünya şu anda cennet gibi bir yer ve siz bunun farkında olsanız bile, gerçek bir varlığınız olmadığı için bir şey yapamıyorsunuz. Yaa işte böyle.

-çarpıtılmış bilgi kutsaldır-

MISIR PİRAMİTLERİ aslında nedir?

Bu konuyla ilgili binlerce spekülasyon var. Yok uzaylılar yaptı, yok Mısırlılar vinç kullandı, yok kral mezarıydı vs. vs. Yalan efendim! Hepsi yalan!

Piramitler Hz. Nuh’un namını duyan bir kısım ihtiyatlı Mısır eşrafı tarafından, hani üzerine çıkarsak belki yırtabiliriz diye yaptırılmıştır. (İşe yaramadığı ortada. Yoksa üç taneyle yetinmezlerdi.) Aynı uygulamaya bilindiği gibi Güney Amerika’da da rastlanmıştır. Hatta atalarımız da Çin’de bir tane yapmışlar, bengörenlerin yalancısıyım (bkz. Ceviz Kabuğu programı). Bu üç piramidi sonradan - tüm dünyayı mezarlığa çevirdiğimiz gibi - kral mezarına çevirmişler.

Peki kim yaptı bu mereti? Kadeş antlaşmasına göz atan herkes, piramitlerin ÖzOflular İnşaat ve Müteahhitlik Ltd. Şti. tarafından yapıldığını bilir. (O zamanlar Of Hititler’e bağlıydı.) Mısırlılar’a karşı zafer kazanan Hititler, haliyle piramit ihalesini kapmışlardı.(bkz. Halliburton Corp. Irak)

Peki bu iş o zamanın teknolojisiyle zor olmadı mı? "Evet zor oldu", deyip konuyu kapatırdım ama onun da açıklaması var: İnşaatta bittabi Medler (Kürtler’in ataları) çalıştı ki, ne kadar dirayetli insanlar olduklarını hepimiz biliriz.

Asıl inanılmaz olan, Laz-müteahhit yapısı bir inşaatın üçbin senedir yıkılmamış olmasıdır.

-çarpıtılmış bilgi kutsaldır-

Sigara Gerçekten Zararlı mı?

Sigara karşıtı ve tütün üreticilerinin düşmanı bazı şer odakları, yıllardır kitle iletişim araçlarını kullanarak beynimizi yıkamaya çalışıyorlar. Artık tiryakilerin kendini savunma vakti gelmiştir.

Öncelikle sigara zehirli maddeler içerir. Şer odakları bu maddelerle vücudumuzu zehirlediğimizi iddia etmektedirler. Ama aynı zehirli maddelerin vücudumuza yerleşen mikrop, bakteri ve parazitleri öldürdüğünü, bu yüzden sigara içenlerin daha sağlıklı olması gerektiğini inkar ederler. Dünyada mikroplardan ölenlerin sayısı, sigaradan ölenlerden kat be kat fazladır, bunu da inkar ederler.

Sigara nefes alma kapasitemizi daraltır, daha az oksijen almamıza neden olur. Ve bu iyi bir şeydir. Oksijen yakıcı bir gazdır, saf oksijen solursanız ateşiniz çıkar ve ölürsünüz (istediğiniz doktora sorun). Demir bile oksijenle tepkimeye girdiği için paslanır. Şer odakları da bunu gayet iyi bilirler ama gerçeği sizden saklarlar. Daha uzun yaşamak için anti-‘oksidan’ ilaçlar kullanmaya devam ederler. İnsanlar oksijen soludukları için sonunda paslanır ve ölürler. Bugüne kadar yaşamış bütün insanların ölmüş olması bunun en açık kanıtıdır.
Bu kadar saf olmayın be kardeşim!

-çarpıtılmış bilgi kutsaldır-

ÇİN SEDDİ aslında nedir?

Okul kitaplarında hepimize Çin İmparatorluğu’nun o devasa 3000 kilometrelik seddi Hun saldırılarından korunmak için yaptığı öğretilmiştir. Çok iyi bildiğinizi sandığınız birçok şey gibi bu da koca bir yalandır.

Çin’de çok eski tarihlerden beri yerleşik düzen vardı. Oturmuş düzenleri, bilimadamları, iyi bir ekonomisi (sonuçta ipeğin anayurdu, tekstil sektörü geniş) vardı. Bizim atalarımız ise bulundukları coğrafya buna izin verdiği için hayvancılığa yönelmişlerdi. Büyük kısmı göçebeydi. Koskoca Çin İmparatorluğu, göçebelerin saldırısını önleyemez miydi o set olmadan? El insaf!

Çinliler barutu ve roketi bulan ve kullanan ilk insanlardı. Kitaplarda yazmıyor ama bu işte epey ileri noktalara ulaşmışlardı. İmparator III. Huang zamanında uzaya ilk roket gönderilmişti bile. Başta Huanglar’ın beşincisi varken Çinliler’in roketleri ışık hızına ulaşmayı başardı. V. Huang dünyaya 200 ışık yılı uzaklıkta bulunan Ku-Su (Çince adı bu) yıldızına gitmeyi kafasına koymuştu, çünkü astrologları Ku-Su’nun onun şans yıldızı olduğunu söylemişti. V. Huang ve binlerce asker dondurularak bir rokete bindirilip Ku-Su’ya gönderildi. Ancak bir sorun vardı: Onlar için yolculuk 400 yıl sürerken dünyada 10.000 yıl geçmiş ve geri döndüklerinde dünya epey değişmiş olacaktı.

VI. Huang babasının çılgın fikirlerinden çok üzüntü çekmişti. Roket bilginlerini öldürttü ve konuyla ilgili belgeleri seddin bir yerine gömdürdü. Yine de babasının dönüşte dünyayı tanıyabilmesi için uzaydan görülebilen tek insan yapısı olan bu devasa seddi yaptırdı. Yaa ibret bunlar ibret.

Çin hükümeti seddin altında halen bu roket yapım bilgilerini aramaktadır. Siz uyuyun bakalım.
-çarpıtılmış bilgi kutsaldır-

CEMRE aslında nedir?

Saatli maarif takvimlerinde belli bir tarihten sonra yerin, havanın ve suyun ısınacağını anlatmak için o tarihlerde yere, havaya, suya cemre düştüğü söylenir. Bizim gibi takvim yaprağı okumayan, internette sörf yapan zamane veletlerine öncelikle bu açıklamayı yapalım. Ama bu düşen cemreleri kimsenin gördüğü vaki değildir. O zaman nereden çıktı bu cemre, hiç merak etmediniz mi ey gafiller?

Dünyada bazen havalar iyice sapıtır ve buzul çağı dediğimiz olgu ortaya çıkar. Tarihte birkaç defa olmuş. Peki buzul çağından nasıl çıktık? Dünya kendi kendine mi ısınmış yani? Böyle saflık olur mu!

Cemre aslında “Yüksek Enerjili Atomal Titretici” anlamında, Zıbornik gezegeni kökenli bir sözcüktür ve atomları titreterek ısı sağlayan (mikrodalga gibi) bir aracın ismidir. Son büyük buzul çağında Zıbornikliler gezegenimizdeki yaşamı korumak için bu ısıtıcılardan birkaçını dünyaya yerleştirdi. Operasyon esnasında insanlar cemre kelimesini öğrendi ve efsaneleştirip günümüze taşıdılar. Cemre düştü denildiğinde, bu meretin yukarıdan biryerden geldiği belli olmaktadır zaten.

Zıbornik gezegeni 600 sene öncesine kadar Alfa Centaury 2 yıldızının etrafında dönmekteydi. Siriuslular tarafından imha edildi. Gezegenden kaçanlar nereye gittiler sanıyorsunuz? Babamızın hayrına mı ısıtıyoruz gezegeni?
-çarpıtılmış bilgi kutsaldır-

ELEKTRİK aslında nedir?

Neymiş efendim, atomlardan elektronlar kopuyormuş da, voltajmış da, ampermiş de… Geçin bunları efendim! Eğer bu hikayeye inanıyorsanız çok safsınız demektir. Elektrik bir bakterinin çoğul adıdır. (latincesi: kaktus elektrus) 19. yüzyıl İngilteresi’nde çok hızlı çoğalabilen ve ufak bir deney tüpünde bile üretilebilen bu bakterilerin nasıl yönlendirilebileceği keşfedildi. Bugün bildiğimiz tüm elektrikli aletler bu yönlendirmelerle çalışmaktadır. Mesela televizyon, elektrik bakterilerinin cam üzerinde yönlendirilip değişik şekiller üretmesiyle görüntü verir. (Renkli televizyonda bakteriler boyanmıştır.) Elektrik çarpması denen hadise, bu bakterilerden kaynaklı bir tür akut hastalıktır. Peki o kocaman barajlar falan ne için? Aslında hepsi hikaye. Barajlar, jeneratörler hiçbir işe yaramazlar. British Electric şirketi, elektrik bakterisi üretme patentini elinde tutmaktadır. Foyaları meydana çıkmasın diye devletleri, bu devasa projeleri, santralleri kurmaya zorlamaktadır. İşi bilen bilimadamları ise bir şekilde susturulmaktadır. Yoksa bu iş o kadar basittir ki, bilseniz mutfağınızda üretirsiniz zaten o bakterileri. Yaa, işte böyle!
-çarpıtılmış bilgi kutsaldır-

İMF aslında nedir?

Bazıları hemen I’M Fucker ya da International Mother Fuckers diye atılacak. Doğru, dünyanın anasını belliyorlar, ama kısaltmanın anlamı farklı.

İMF resmi olarak 27 Aralık 1945’te, Dünya Bankası’yla birlikte, Bretton Wood antlaşmasıyla kurulmuş olmakla beraber, aslında 1929 ekonomik bunalımı sonrası, dünyadaki en büyük sermaye grupları tarafından (Rotschild, Ford, Rockefeller, J.P. Morgan vs.) temelleri çoktan atılmıştı.

Kısaltmanın anlamı konusundaki farklı görüşleri sıralayıp gerçeği sona bırakalım: Infernal Machine of Financiers ( sermayedarların cehennemi makinası, akla yatkın), Immediately Money Found (acilen para bulunur, pöh!), İllogical Monetary Formulas (mantıkdışı parasal reçeteler, ekonomistler bu görüşte), İllumination Money Fratenity (İllumination para kardeşliği, illumination bir tarikat), İntoxicate- Misuse and Forget (sarhoş et, suistimal et ve unut, Nuri Alço örgütü NARO’nun görüşü). Bu şekilde yaklaşık elli görüş var. Ama en yakını NARO’nun görüşü.

Çünkü İMF aslında Rockefeller’in bir sözünün kısaltmasıdır: Intend everything, Manipulate it and Finish it. ( herşeyi planla, kontrolüne al ve bitir işini! )

-çarpıtılmış bilgi kutsaldır-