Geçen yazıda kaderden söz etmiştim. Bizim dışımızda bir devran dönüyor. Madde, kendi özündeki ilkelere uygun hareket ediyor, insanlar ve diğer canlılar kendi çaplarında belli tercihler yapıyor. Bunların hepsi bir arada, yaşadığımız an'ın nesnel koşullarını, yani üzerinde hareket ettiğimiz zemini, kaderi oluşturuyor. Devrana biz de seçimlerimizle katkı yapıyoruz ama tek bir insanın seçimi koca devrana ne kadar katkı yapar, etkisi ne kadar olabilir? Bu yazı da bununla ilgili olacak.
Solcuların eski bir hikayesi vardır:
Amerika, devrimden sonra Çin'i tehdit ediyormuş. Lider Mao, bir mesaj göndermiş, demiş ki: "Kafamı bozmayın, yoksa bir milyar Çinli'yi bir anda zıplatır, Dünya'yı yörüngeden çıkarırım." Çinliler'in bunu yapabileceğine inanan solcular hâlâ var.
Yaklaşık 6 şiddetinde deprem yaratabiliyorlar ama çok şükür Dünya'yı yörüngeden çıkaramıyorlar. Fakat Pekin'de kanat çırpan bir kelebeğin, birkaç ay içinde Amerika'yı yerle bir edebilecek bir fırtınayı başlatması mümkün!
Hadi len!
Bilimadamları maddenin özündeki ilkeleri ortaya çıkarıp matematik denklemleriyle ifade ederler. Bunları Fizik, Kimya vs. kanunları olarak okullarda okuyoruz.
Havanın da kuralları var. Alçak basınçlar, yüksek basınçlar, bulutlar, hatta her kar tanesi belirli kurallara uygun şekilde oluşuyor ve hareket ediyor. Bunların denklemleriyle bir bilgisayar simülasyonu yaratsak, bir yıl sonraki hava durumunu ekranımızda göremez miyiz?
Amerika'da meteorolojinin bir süper bilgisayarı var. Adamlar 500.000 denklem yüklemişler içine. Dev bir simülasyon. Ama, ancak bir-iki haftalık tahminleri güvenli şekilde yapabiliyorlarmış. Çünkü kelebeklerin kanat çırpmaları, Hakan Şükür'ün vurduğu topun havada yol alması, sizin yürümeniz, kollarınızın hareketi vs. hava hareketlerinde çok küçük sapmalara yol açıyor. Bu ufacık sapmalar, o andaki nesnel koşullara, kadere bağlı olarak ya hiçbir etki yapmadan sönüp gidiyor, ya da bir etki yaratıyor. Bazen hafif esen bir yel, bazen bir kasırga olarak.
Mesela tren raylarını düşünün. Diyelim ki ray döşerken 1 derecelik ufacık bir sapma yaptık. On kilometre sonra asıl ulaşmak istediğimiz noktadan metrelerce uzağa sapmış oluruz. Kelebek etkisi bunu gibi bir şey. Kum tepesini yıkan son kum tanesi, devenin belini kıran son saman çöpü, bardağı taşıran son damla...
Devranın durumunun tam bir resmini çekmemiz olanaksız olduğu için yaptıklarımızın ileride nelere yol açabileceğini kestirmemiz, geleceği %100 belirlememiz mümkün değildir. İşin zevki de burada zaten.
Devrana nasıl bir katkı yapacağımız bize kalıyor. Tek çaremiz de kendimizce doğru olanı yapmak, gerisini Allah'a havale etmek ve onun kaotik devranına...
Sonuç olarak kelebek etkisi, kaderimizi biraz da bizim belirlediğimizin, yaptıklarımızın işe yarayacağına dair umut besleyebileceğimizin bir işaretidir.
Kolunu sallama, cereyan yapıyor!
ulaş akyol
www.huznukomik.net te yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder