“Kelebek
Etkisi” başlıklı yazımızda kaos teorisine ufaktan değinip geçmiştik.
Dinine bağlı bazı arkadaşlarımız Tanrı fikriyle kaosu
bağdaştıramamışlar. Çok geç kalmış bir cevap yazısı yazmak istiyorum.
Zaten değinmek istediğim bir konuyu onları bahane ederek işlemeye
çalışalım.
Bilim
maddi gerçekliğin yapısı ve değişimi ile ilgili akla yatkın bir
açıklama yapar. Sonra bu açıklamanın maddi gerçeklikle ne ölçüde
bağdaştığı, gerçekliği ne ölçüde açıkladığı sınanır. Kaosun Tanrı’yla
bağdaşmaması konusu bilimin ilgi alanı dışındadır.
Böyle
pozitivist bir cevapla sorunun geçiştirilmesi bizi bir yere
ulaştırmıyor. Farklı bir yöne girip soralım: ‘Kaos’ ve ‘Tanrı’
kavramlarından ne anlıyoruz?
‘Kaos’
yabancı bir kelime olduğundan aslında pek de bir şey anlamıyoruz.
Türkçe, kaosun iki farklı anlamını ikifarklı kelimeyle karşılamış:
kargaşa ve karmaşa. Günlük hayatta kaos kelimesini daha çok kargaşa
anlamıyla kullanıyoruz. Kargaşa bana bir savaş alanını çağrıştırıyor.
Ölenler, öldürenler, tam bir yıkım, düzenli olan hiçbir şey yok…
Bilimadamları ise kaos teorisi derken ‘karmaşa’yı kastediyor. Karmaşa,
adı üstünde karmaşık bir şey ama yine de bir düzen içeriyor. Sadece ilk
bakışta veya baktığımız noktadan karmaşadaki düzeni hemen
farkedemiyoruz. Karmaşa anlamlandırılamadığı için kargaşa gibi
görünüyor.
Mesela
hava durumu bir karmaşadır. Sonsuz sayıda etken durumun oluşumuna katkı
yapar. Yine de yılın bir gününü seçip, her sene o gün sıcaklığı ölçsek
ortalama bir sıcaklık tesbit edebiliriz. Kaosun düzeni…
Mesela
kağıt, kalem ve bozuk para alırız elimize. Bir ‘yazı’ kuralı uydururuz
(kuzey yönünde 3 cm. ilerle gibi), bir de ‘tura’ kuralı (merkeze
bulunduğun uzaklığın yarısı kadar yaklaş gibi). Merkezden başlayıp, yazı
gelince yazı, tura gelince tura kuralını uygulayarak kağıda noktalar
koyarız. Bu noktalar rastlantısaldır. Ama öyle yazı-tura kuralları
vardır ki, para ne gelirse gelsin, noktalar kağıtta tanıdık bir resim
oluşturmaya başlar. Bazen bir yaprak, bazen bir yüz. (Keşke bu kurallara
örnek verebilsem ama hatırlayamıyorum).
Bir
de sonsuz yüzlü bir zarı, sonsuz defa attığımızı ve her olasılık için
belirli kuralları uyguladığınızı düşünün… Zar rastlantısal hareket etse
de kurallar o karmaşadan bir düzenin ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
(Yani Tanrı zar atabilir Mr. Einstein, zarın niteliğine bağlı:)
Yerim dar, kafamdakiler yetersiz, çok da iyi anlatamıyorum. Şimdilik kaosta düzen olduğunubilmeniz yeterli. Konunun meraklıları aşağıda vereceğim eserleri okurlarsa daha doyurucu bilgi edinebilirler.
Peki Tanrı denince ne anlıyoruz?
İlk
insanlar her taşta, her ağaçta bir ruh olduğuna inanırlardı. Madde
alemiyle ilgili bilgileri artınca, bütün taşlar için bir taş tanrısı,
bütün ağaçlar için bir ağaç tanrısı olduğunu düşünmeye başladılar. Sonra
fonksiyonel tanrılar ortaya çıktı: doğa tanrısı, savaş tanrısı gibi.
Tek tanrılı dinler ise çok yeni sayılır tarihte.
Bugün
ise insanlar Tanrı’yı genellikle iki şekilde tasavvur ediyorlar. (Bunu
kelimeyle ifade etmeseler de, böyle anladıklarını belli eden davranışlar
sergiliyorlar.)
Birinci anlayışta Tanrı gökte(arşta) bir tahtta oturan, sağa sola emir yağdıran, emirlerini melekleri aracılığıyla gerçekleştiren bir kraldır. Bu kralın her iş için ayrı emir vermesi gerekir. İnsan yaratma, ölüm, fırtına çıkarma, ödüllendirme, cezalandırma emirleri gibi. Günümüzün tek tanrılı dinleri bu anlayışa yakındır. Kur’an ayetlerini kelime anlamıyla (zahiri olarak) ele alırsanız, arşı da, tahtı da, kavimlerin cezalandırılma emirlerini de bulmanız mümkün.
Birinci anlayışta Tanrı gökte(arşta) bir tahtta oturan, sağa sola emir yağdıran, emirlerini melekleri aracılığıyla gerçekleştiren bir kraldır. Bu kralın her iş için ayrı emir vermesi gerekir. İnsan yaratma, ölüm, fırtına çıkarma, ödüllendirme, cezalandırma emirleri gibi. Günümüzün tek tanrılı dinleri bu anlayışa yakındır. Kur’an ayetlerini kelime anlamıyla (zahiri olarak) ele alırsanız, arşı da, tahtı da, kavimlerin cezalandırılma emirlerini de bulmanız mümkün.
Diğer
anlayış ise Tanrı’yı bir saatçi gibi tasavvur eder. Tanrı, evren
makinasının düzeneğini, çarklarını baştan hazırlamış ve makinanın
düğmesine basmıştır. Gerisine pek müdahale etmemiştir. Makine tıkır
tıkır çalışır, rastlantıya, kaosa bu anlayışta yer yoktur. Din ile pek
de arası olmayanlar ve bilimadamlarının bir kısmı böyle düşünür.
Bunları
bu anlayışlarla dalga geçmek için yazmıyorum. İnsanların böyle
düşünmesi gayet normaldir. Günlük hayatta bundan fazlasının örneği
yoktur çünkü. Başımızda emir yağdıran birileri vardır, hayatımız
genellikle tekdüze gider, bilimle, felsefeyle de fazla ilgilenmek
gerekmez… Sonuç Tanrı’nın bu tarz tasavvur edilmesi ve anlaşılır bir
düzeye indirgenmesidir.
Benim
herhangi bir dine bağlılığım yok. Ama yine de bir Tanrı tasavvurum var.
Tanrı’yı bütün dünyadan sufilerin anladığı gibi anlıyorum. Kur’an’da
belirtildiği gibi: Tanrı bizim düşüncemizden, hayalgücümüzden öte
birşeydir ve bize şahdamarımızdan daha yakındır. Bu tarz bir tasavvura
kaos teorisi de sığar, evrim teorisi de…
ulaş akyol
Kaos- James Gleick
Rastlantı ve Kaos- David Ruelle
Atlas Dergisi Ocak 2002
Schrödinger’in Kedisi 1-2 – Alev Alatlı
Rastlantı ve Kaos- David Ruelle
Atlas Dergisi Ocak 2002
Schrödinger’in Kedisi 1-2 – Alev Alatlı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder