10 Mart 2008 Pazartesi

tanrı ve kaos


“Kelebek Etkisi” başlıklı yazımızda kaos teorisine ufaktan değinip geçmiştik. Dinine bağlı bazı arkadaşlarımız Tanrı fikriyle kaosu bağdaştıramamışlar. Çok geç kalmış bir cevap yazısı yazmak istiyorum. Zaten değinmek istediğim bir konuyu onları bahane ederek işlemeye çalışalım.

Bilim maddi gerçekliğin yapısı ve değişimi ile ilgili akla yatkın bir açıklama yapar. Sonra bu açıklamanın maddi gerçeklikle ne ölçüde bağdaştığı, gerçekliği ne ölçüde açıkladığı sınanır. Kaosun Tanrı’yla bağdaşmaması konusu bilimin ilgi alanı dışındadır.

Böyle pozitivist bir cevapla sorunun geçiştirilmesi bizi bir yere ulaştırmıyor. Farklı bir yöne girip soralım: ‘Kaos’ ve ‘Tanrı’ kavramlarından ne anlıyoruz?

‘Kaos’ yabancı bir kelime olduğundan aslında pek de bir şey anlamıyoruz. Türkçe, kaosun iki farklı anlamını ikifarklı kelimeyle karşılamış: kargaşa ve karmaşa. Günlük hayatta kaos kelimesini daha çok kargaşa anlamıyla kullanıyoruz. Kargaşa bana bir savaş alanını çağrıştırıyor. Ölenler, öldürenler, tam bir yıkım, düzenli olan hiçbir şey yok… Bilimadamları ise kaos teorisi derken ‘karmaşa’yı kastediyor. Karmaşa, adı üstünde karmaşık bir şey ama yine de bir düzen içeriyor. Sadece ilk bakışta veya baktığımız noktadan karmaşadaki düzeni hemen farkedemiyoruz. Karmaşa anlamlandırılamadığı için kargaşa gibi görünüyor.

Mesela hava durumu bir karmaşadır. Sonsuz sayıda etken durumun oluşumuna katkı yapar. Yine de yılın bir gününü seçip, her sene o gün sıcaklığı ölçsek ortalama bir sıcaklık tesbit edebiliriz. Kaosun düzeni…

Mesela kağıt, kalem ve bozuk para alırız elimize. Bir ‘yazı’ kuralı uydururuz (kuzey yönünde 3 cm. ilerle gibi), bir de ‘tura’ kuralı (merkeze bulunduğun uzaklığın yarısı kadar yaklaş gibi). Merkezden başlayıp, yazı gelince yazı, tura gelince tura kuralını uygulayarak kağıda noktalar koyarız. Bu noktalar rastlantısaldır. Ama öyle yazı-tura kuralları vardır ki, para ne gelirse gelsin, noktalar kağıtta tanıdık bir resim oluşturmaya başlar. Bazen bir yaprak, bazen bir yüz. (Keşke bu kurallara örnek verebilsem ama hatırlayamıyorum).
Bir de sonsuz yüzlü bir zarı, sonsuz defa attığımızı ve her olasılık için belirli kuralları uyguladığınızı düşünün… Zar rastlantısal hareket etse de kurallar o karmaşadan bir düzenin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. (Yani Tanrı zar atabilir Mr. Einstein, zarın niteliğine bağlı:)

Yerim dar, kafamdakiler yetersiz, çok da iyi anlatamıyorum. Şimdilik kaosta düzen olduğunubilmeniz yeterli. Konunun meraklıları aşağıda vereceğim eserleri okurlarsa daha doyurucu bilgi edinebilirler.

Peki Tanrı denince ne anlıyoruz?

İlk insanlar her taşta, her ağaçta bir ruh olduğuna inanırlardı. Madde alemiyle ilgili bilgileri artınca, bütün taşlar için bir taş tanrısı, bütün ağaçlar için bir ağaç tanrısı olduğunu düşünmeye başladılar. Sonra fonksiyonel tanrılar ortaya çıktı: doğa tanrısı, savaş tanrısı gibi. Tek tanrılı dinler ise çok yeni sayılır tarihte.

Bugün ise insanlar Tanrı’yı genellikle iki şekilde tasavvur ediyorlar. (Bunu kelimeyle ifade etmeseler de, böyle anladıklarını belli eden davranışlar sergiliyorlar.)

Birinci anlayışta Tanrı gökte(arşta) bir tahtta oturan, sağa sola emir yağdıran, emirlerini melekleri aracılığıyla gerçekleştiren bir kraldır. Bu kralın her iş için ayrı emir vermesi gerekir. İnsan yaratma, ölüm, fırtına çıkarma, ödüllendirme, cezalandırma emirleri gibi. Günümüzün tek tanrılı dinleri bu anlayışa yakındır. Kur’an ayetlerini kelime anlamıyla (zahiri olarak) ele alırsanız, arşı da, tahtı da, kavimlerin cezalandırılma emirlerini de bulmanız mümkün.
Diğer anlayış ise Tanrı’yı bir saatçi gibi tasavvur eder. Tanrı, evren makinasının düzeneğini, çarklarını baştan hazırlamış ve makinanın düğmesine basmıştır. Gerisine pek müdahale etmemiştir. Makine tıkır tıkır çalışır, rastlantıya, kaosa bu anlayışta yer yoktur. Din ile pek de arası olmayanlar ve bilimadamlarının bir kısmı böyle düşünür.

Bunları bu anlayışlarla dalga geçmek için yazmıyorum. İnsanların böyle düşünmesi gayet normaldir. Günlük hayatta bundan fazlasının örneği yoktur çünkü. Başımızda emir yağdıran birileri vardır, hayatımız genellikle tekdüze gider, bilimle, felsefeyle de fazla ilgilenmek gerekmez… Sonuç Tanrı’nın bu tarz tasavvur edilmesi ve anlaşılır bir düzeye indirgenmesidir.

Benim herhangi bir dine bağlılığım yok. Ama yine de bir Tanrı tasavvurum var. Tanrı’yı bütün dünyadan sufilerin anladığı gibi anlıyorum. Kur’an’da belirtildiği gibi: Tanrı bizim düşüncemizden, hayalgücümüzden öte birşeydir ve bize şahdamarımızdan daha yakındır. Bu tarz bir tasavvura kaos teorisi de sığar, evrim teorisi de…

ulaş akyol 

Kaos- James Gleick
Rastlantı ve Kaos- David Ruelle
Atlas Dergisi Ocak 2002
Schrödinger’in Kedisi 1-2 – Alev Alatlı

www.huznukomik.net te yayınlandı

Hiç yorum yok: